Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sadece Onlar

  Kan emiciler gün batımından şafağa kadar ayaktadır. Başkalarına muhtaçlıklarıyla eşzamanlı bir gece içinde yaşarlar. Gece hayatı bohem bir soluk olarak bu filmde karşımıza çıkıyor. Vampirler... Vampir; kitlesel bilinçaltımızdaki arketiplerden biridir. Vampirler; hayaller, rüyalar, dini inançlar ve sanatta insanlardan ayrı ve gizli bir hayat sürerler. Tıpkı entelektüellerin bohem hayatları gibi. Jim Jarmusch "Ne kadar emerse, o kadar hayat bulur" felsefesinden yola çıkarak "Sadece Aşıklar Hayatta Kalır" ile  kapitalist sistemin eleştirisi yapıyor. Filmde Adam ve Eve rolünde Tom Hiddleston ve Tilda Swinton baş rollerde ve tabi John Hurt; Marlowe rolünde yine insanın içini ısıtıyor. Marlowe, Adam ve Eve'yi vampir olarak izliyoruz. Cennetten kovulduktan sonra, Adam ve Eve birçok çağa tanıklık etmiş, birçok olaya yön vermiş ve birçok ünlü müzisyen ve çağdaşı sanatçılarla yaşamışlardır. Kültürün oluşmasına ironik bir yaklaşım görüyoruz. Sonsuzluk kavramı, kan

Ölmeyen Adam

  "Tercihen ölü bir adamla yolculuk etmemelidir." Wanted! William Blake Ölüler diyarı; Hades'in yeraltı ülkesidir. Şamanlar için de buna benzer bir anlam taşır. Her ölümlünün yolu oradan geçecektir. Yolculuk trende başlar. Ateş ırmağından, unutuş ırmağına ve kutsal ırmağa uzanan suların ve göklerin hakimi olduğu bu yolculukta William Blake rolünde Johnny Depp'i izliyoruz. William Blake, Dickinson Madencilik'te çalışması için bir mektup alır ve Cleveland'daki evinden uzağa, Batı Amerika'ya gitmektedir. Trende başlayan bu yolculuk oldukça gariptir. Trenden, dışarıda otlayan Bufalo sürüsüne ateş alınması, Bufalo katliamı açılışıyla bellekte iz bırakıyor. Bufalo katliamı, Amerika yerli tarihine damgasını vurmuş bir olaydır. Kızılderilileri yok etme amacıyla öldürülen hayvanlar, tarihte kara bir sayfa... Trende Blake'in karşısında oturan yüzü karalara bulanmış bir adam... Ona şöyle der :  " Dışarıya bir bak, bu sana sandalda olduğun zamanı hatı

Beynimiz Silgi mi?

  Üremek bir hastalıktır. Evlenmek, aile kurmak çürük sistemin bir hastalığıdır. Film bizi buna ikna ediyor. Herhangi bir bireyin, çocuk doğurma gibi bir güdüsü olmasaydı dünya çok daha farklı bir yer olurdu, genel olarak insanlık bu içgüdüyle yaratılmıştır.  Bu içgüdüden sıyrılabilmek insanlık için önemli bir sıçrayış olacaktır. Doğal dünya anaerkil yapıdadır. Filmde yer alan kahramanımız, yoksul kesimden, sadece varoluşsal açıdan bir erkektir, bunun dışında hiçbir vasfı bulunmamaktır. Vasıfsızlar hiçbir arayışa sahip olamaz. O kadar vasıfsızdır ki birlikte olduğu kadınla, birlikte olup olmadığının bile farkında değildir. Elinde boş kese kağıdıyla dolaşır, çünkü hiçbir işe sahip değildir. Üretme mekanizması olan kadın ise üremek için erkeği en ince noktalarından fizik kurallarına ve statüsüne kadar inceler. Yeterli düzeyde bir inceleme yapılmadığı için de birliktelikleri sonucunda vasıfsız bir erkeğin tohumu olarak sözde prematüre korkunç bir canlı ortaya çıkar. Bunun yerine silgili

İmgeler Evreninde Rüyasal Sıçrayışlar

  "Bilinçte yalnızca imgeler bulunur, bu imgeler nitelikseldir ve yer kaplamaz. Uzayda ise yalnızca hareketler bulunur, bunlar da nicelikseldir ve yer kaplar. Fakat bir düzenden diğerine geçmek nasıl mümkün olmaktadır." İşte bu soruya cevap veriyor film... Kayıp Otoban; kayıp bir sinema algısını yüzümüze çarpıyor, sinemada zaman kavramı genellikle doğrusal olarak kullanılmıştır, zaman çizgiseldir ve ileriye gider , bu filmde sıçramalardan, döngüsel zamandan bahsetmek mümkün. "Dünya yapay bir kurgu ya da yaratıma değil, doğal alanın betimlenmesine dayalı bir gerçekliktir." İllüzyon burada başlar. "Dick Laurent öldü." Fred Madison çıldırmanın eşiklerinde gezinen bir müzisyendir, karısına tutkuyla aşıktır. Karısının onu aldattığından şüphe duymaya başlamasıyla gerçeklik algısını tamamen yitirecektir. Şüphe ve bilinç birbirini yok etmek için film boyunca savaşıyor sonunda kazanan düşsel bir gerçeklik yaratımı yani sinema oluyor. Slavoj Zizek; Gülünç Yüce

Bilinçaltında Açılan Mavi Kutular

  MULHOLLAND DRIVE- DAVID LYNCH Beyin yakan bu filmi iç içe geçmiş iki çembere benzetebiliriz. Kesişim noktalarında mavi bir kutu bulunuyor. Bütün karakterler kayıp bir hafızanın içinde, yani iç içe geçmiş iki çember içindeki renkli imgeler olarak dans ediyor, mavi kutuyla temas etmeden ve mavi kutu açılana kadar… Mavi kutunun açılmasıyla bilinç yerine geliyor. Diane, bir kiralık katille Winkies adlı mekânda buluşarak, Camilla’yı öldürmesi için anlaşma yapar. Ona $50.000 ve Camilla'nın resmini verir. Çıldırarak intihar eder. Camilla bir aracın içindedir, beklediği yöne gitmediklerini fark eder. Adamlar ona silah çeker, neye uğradığını şaşıran Camilla tam öldürülecekken karşıdan gelen çılgın insanlarla dolu bir araç Camilla’nın içinde bulunduğu araca çarpar ve büyük bir kaza olur. Kazadan sadece Camilla sağ çıkar, fakat hafızasını kaybetmiştir.  Adını ve adresini hatırlamaz. Şuursuz bir şekilde sokakta yürümeye başlar bir evin bahçesine saklanarak uykuya dalar. Sesler, isimler

Şiirden 55. Sayıda Alexandra Şiirine Yer Veriliyor

  Alexandra Bulutlara benziyorduk Ayrı istikamette birbirine karışmış Bir manzarası olmalıydı içimizdeki denizin Köhne, viran duvarlarımıza karşı...  Devamı... Şiirden Dergisinde!

Lacivert'in Ocak-Şubat sayısında Başak Mevsimleri Mavi'ye yer veriliyor. Kitapçılarda!

http://www.lacivertdergi.com/ http://www.lacivertdergi.com/ Lacivert Öykü ve Şiir Dergisinin 49. sayısı raflarda! SÖYLEŞİ / “Kubilay Aktulum” / Özgür Soylu Tevfik Uyar / Deneme / Hap Edebiyatı İlyas Öztin / Öykü / Anya ve Yılan Nesibe Çakır / Öykü / Ariadne Esmeray Barın Acartürk / Öykü / Zamana Dokunmak DÜNYA EDEBİYATI / “George Mackay Brown” / Ebru Ak George Mackay Brown / Öykü / Deniz Kabuğu Şarkıları Çiftlik Sahibinin Karısından Bir Mektup DOSYA / “Edebiyatta Cinselliğin Sınırları” Arda İnal / Raşel Rakella Asal / Ali Yıldız / Aysun Kara / Necati Cumalı / Zeynep Ünal Nevzat Süer Sezgin / Fatma Bilkay / Cemal Süreya / Selçuk Aylar / Yankı Enki Nilgün Aras / Aynur Uluç / Oya Şakı Aydın Hüseyin Atabaş / Tanıtı / Şairin Cehennemi Üzerinden “Kar Ateşi” SÖYLEŞİ / “Sema Kaygusuz” / Fulya Bayraktar / Sofya Kurban / Gülşen Aytaç ESKİLERDEN / “Edgar Allan Poe” / Nesir Diliyle Yazılmış Hikâyede Bir Tek Etki Yaratmanın Önemi Üzerine Nalan Yılmaz / Anma / “2013’

Kitlelerin Çılgınlığı

“Savaşın ve şiddetin estetize edilmesi yeni değil. Onun için müzeler silahlarla dolar taşar. Ancak sanatın yıkım ve şiddetle temsili değil de ontolojik bir ilişki kurması, romantik estetiğin oluşmasıyla eş zamanlıdır.” ( Ali Artun) Bana mı öyle geliyor yoksa dünya daha çılgın bir hal mi alıyor? Evet, çok tartışılan ve seyirci rekoruna imza atan Joker’in yukarıdaki sorusunun aslında bir kıyamet dramasının analizi olması sizce tesadüf mü? Bana göre oldukça romantik bir filmdi. Dünya çapındaki metropollerden birinde New York’tayız yani Gotham City’de.  Gotham City  takma adının Baltimore, Chicago ve özellikle  New York  gibi birçok büyük şehrin temel alınmasıyla kurulduğunu biliyoruz, dolayısıyla kurgusal bir şehir olsa da filmin yükseliş eğrisine New York’ta metroda üç gencin gerçekten öldürüldüğü haber yerleştirilmiş. Hatta Joker’i Joker yapan da metroda işlediği bu cinayet oluyor. Aslında değinmek istediğim çok dalgalandırıcı olan cinayet temasından ziyade Joker’in birini öldürme güdüs

Distopik ve Şairane bir Bölge

“İntiharı kendine zarar vermekle karıştırıyorsun. Neredeyse hiçbirimiz intihar etmeyiz. Neredeyse hepimiz kendimize zarar veririz. Hayatımızın bir döneminde bir şekilde. İçki ya da sigara içeriz. İyi giden işimizi bozarız ya da mutlu bir evliliği. Bunlar karar değildir, bunlar dürtülerdir.” İntihar görevine kim gönüllü olmak ister? Alex Garland’ın şimdilik son filmi Yok oluş (Annihilation) bir sorgu sahnesiyle açılır. Profesör Lena (Natalie Portman) gönüllü olarak görev aldığı X bölgesinden kurtulan tek kişidir. X bölgesi (Parıltı), bilim adamları tarafından tanımlanamayan dünya dışı bir olaydır, bir üst boyuttur ve işin kötü tarafı önlem alınmazsa gittikçe büyüyecektir. Bilim adamları bu duruma hiçbir açıklama getiremedikleri için olaya kimyasal sızıntı adını verip bölgeyi karantinaya alırlar. Bölgeye giren bir daha geri dönememiştir. Çavuş Kane (Oscar Isaac) yani Lena’nın eşi hariç. Peki Kane bu gizli intihar görevinden nasıl sağ çıkabilmiştir? Prof. Lena eskiden yedi yıl or

Metafizik İnsan Olma Yolunda

-(Tractatus Logico Philosophicus, 4-5): “Önermelerin genel biçimi; şeylerin nasıl olduklarıdır.” -İnsanın pek çok defa kendisine tekrar ettiği işte bu tür önermedir. İnsan, birisinin şeyin doğasının taslağını tekrar tekrar çizdiğini, birisinin de yalnızca bizim ona baktığımız çerçeve etrafında çizdiğini düşünür. Bir resim bizi esir aldı. Ve biz onun dışına çıkamıyoruz. Zira o dilimizi yığıyor ve dilimiz onu bize amansızca tekrarlıyor gibi görünüyor. Filozoflar, bir sözcük-“bilgi, varlık, nesne, ben, önerme, ad”- kullandıkları ve şeyin özünü yakalamaya çalıştıkları zaman insan daima kendisine şunu sormalı: Bu sözcük, asıl evi olan dil-oyununda gerçekten de hiç böyle kullanılır mı?- Ludwig Wittgenstein Tam da bu sorudan hareketle ordu dilbilimcisi Dr. Louise Banks, araştırmasına başlar. Dünya uzay gemilerinin istilasına uğramıştır. Dünya’da on iki bölgeye iniş yapan uzay gemileri araştırma konusudur. Fizikçi Ian Donnelly’de göreve çağrılır. İkilinin ortak amaçları uzaylılarla ileti

Bir Ayakta Kalma Kapanı

19. yüzyılın İngiltere’sinde bir kadın olarak, cinselliğini sonuna kadar yaşamak için her şeyi göze alan Katherine (Florence Pugh), zorla sapkın Alexander ile evlendirilmiştir. Bedeninin hiç tanımadığı birine satılması karşısındaki şaşkın kayıtsızlığı filmin açılış sahnesinde görürüz. Evlilik kimilerince kutsal bir anlaşmayken, bazıları için koyun kopyası pazarıdır. Bu pazarda satılık olan sadece kadın bedeni değildir, çoğunluğun alışmış olduğu bütün değerler de satılıktır.  İyi, kötü, güzel, çirkin, doğru, yanlış, suç ve ceza vb. gibi toplumu mengeneye kıstıran bütün ahlaki kavramlar… Bunca kavram kargaşasının hüküm sürdüğü kaotik bir ortamda kadının ahlaki olarak doğru hareketleri sergilemesi bekleniyor. Örneğin eve doğru düzgün uğramayan kocasına, Katherine kayınpederi tarafından çocuk verememekle suçlanıyor. Onun tarafından küçük görülüp azarlanıyor. İnsanlık onuru çiğneniyor ve ilk talihli yine kayınpeder Boris oluyor. Katherine devasa bir soğukkanlılık ve gündelik bir iştahla ye

Başak Tuncel

Şiirden

Başak Tuncel

Lordlar Kamarası, Yasak Mevye

Denize Yolculuk