Geçmişte insanlar siyah cübbelerin altına bilinçaltını saklamıştı tıpkı din gibi. Örtülü bir gerçeklik, ta ki siyaset denilen olgu yeryüzüne gelene kadar… Cübbeler yavaş yavaş sıyrıldı. Siyasa belirdi. Sanat ve tarih kelimesi birbirinden ayrılana kadar tarih de sanat sayıldı. Sanatın tarih sayıldığı dönemlerde, tarihte birçok sanat eseri yok edildi. Bundan böyle siyaset şekillendi. Sanata sanat dedik. Postmodernizm ile insana sürünen çılgınlık, toplu bir siyasa mastürbasyondur. Bundan sanat, tarih ve bu tarz kavramlar nasibini aldı, yine de her şeye rağmen; insan ve duygusu; içinde bulunduğumuz çağın geçmiş ve gelecek çağların üstündedir. Zamanın çizgisel değil döngüsel olduğu artık bir bilimsel bir gerçektir. Dili bilim olarak keşfe çıkalı tam on yılı geçti. Daha da geçecek. ALPHAVILLE yani: Bir J. Luc GODARD FİLMİ AVRUPA ÇIĞLIDIR. Neye mi? O çığlık: Tabii ki Estetik, Gerçeklik ve Jean Baudrillard. Değişime ayak uyduran bir kavram yani: Estetik bulantı üzere… Kendisi “Ne estet
Şiirleri, Film Yazıları, Fotoğrafları