Ana içeriğe atla

Dekor Köy

 



"Yanlış bir hayat doğru yaşanamaz." 

Adorno

Kurmaca köy, Dogville'deyiz. Gerçekte hiçbir şekilde var olmayan bir yerdeyiz. Gerçek mekanlardan bağımsız bir dekor üzerinde insanların ve insan dışındaki tek canlı olan köpeğin temaşası tek gerçeklik olarak sunuluyor. Mekan izleyicide farklı bir duyarlılık yaratıyor, toplumu bir tiyatro sahnesi gibi görmemizi sağlıyor. Dışarıya ve dışarıdan gelen yabancılara açık olmayan bir yer burası. Gelişmeye, farklılığa, yeniliğe kapalı bir yer.

"Minyatürün içindeki erdemi anlamak için büyüğün içindeki küçüğü bulmak gerek." McLuhan çalışmalarında dünyanın “küresel bir köye” dönüştüğünü öne sürmüştür. Dünya küreselleşmeyle küçülür, hatta bir minyatür haline bile gelebilir. Dogville bir minyatür aynı zamanda. Yaşadığımız dünyanın küçük bir kopyası.

Peşindeki  gangsterlerden kaçan Grace, Dogville adındaki yere sığınır. Gangsterler tarafından aranması, suç işlememesine karşın Dogville halkı gözünde onu bir suçlu yapar, aynı zamanda polisler de gangsterlerle işbirliği içerisindedir onlar da Grace'in peşindedir. Suç kavramına nasıl yoz bir tutumla yaklaşıldığı bizleri dehşete düşürüyor. Gangster, zaten yasadışı işler yapar. Suç işler. Suç işleyenler tarafından aranıyor olmak, masum birini suçlu konuma çekebilir ve hiç sorgulamaya gerek duyulmadan o kişi suçlulukla yaftalanabilir. Günümüzde de her şeye fiyatını gösteren bir yafta asılmıyor mu? Grace'in yaftası boynuna takılan zincirdir. Eskiden kölelerin ayağına vurulan zincir... Grace köyün kölesi haline gelir. Köleleştirilir.

Grace'in burada kalması için ona on beş günlük bir süre verilir, bu sürede Grace suçunu hafifletecek ve halkın çeşitli ihtiyaçlarına cevap verecektir, halkın ihtiyaçlarını karşılaması anlaşmasıyla suçu görmezden gelinecektir.  Faydacı zihniyetin nasıl bir hastalık olduğunu burada görebiliriz. Bu aynı zamanda modern kölelik zihniyetidir. Grace'in varlığının sömürüsü... İlk on beş günlük süreçte halk, ona hangi konuda ihtiyaç duyduğunu bilemez. Başlangıçta iyi niyetlerle kadına sahip çıkar, bütün angaryayı  yaptırmak koşuluyla. Otorite haline gelen Dogville, yaptığı işler karşılığında Grace için para ödememeye başlar. Çalışana para verilmediği durumlarda bu özgür olmayan emektir. Köleliktir.  Dogville halkı kararlarını bir çan altında, çanı çalarak verir. Çan her çalışında Grace için yeni bir karar verilmiştir. Otoritenin din ile ilişkisini düşünebiliriz.

Grace'in  kendileri açısından da bir tehlike arz etmesiyle aralarındaki ilişki farklı boyutlar kazanmaya başlar. Tom'un vaazları işe yaramaz, çünkü insanlık için vaazlar işe yaramaz. Grace, Dogville'in öteki yüzünü görmeye başlar. Grace için yapılan iyiliği bir lütuf olarak gören halk, giderek kötülükle hareket etmeye başlar. Hoşlanmadıkları şeylerle karşılaştıklarında bunun tek bir sorumlusu olabilir, sorgulamaya gerek yoktur, bu kişi Grace'tir. Dogville adındaki küçük otorite, Grace üzerindeki otoritesini işkence boyutlarına vardırır.

Marks, salt insanı yabancılaşmamış durumuna geri dönmeye, doğayla, başka insanlarla ve toplumla yeniden birleşmeye ihtiyaç duyan bir varlık olarak görmüştür. Grace için toplumla birleşme mümkün olmamıştır. Ötekinin insan olamama hali buna engel teşkil etmiştir. Sadece bir köpek kalmıştır geride, özü gereği doğasını yaşayabilen...

Grace'in Dogville'den kaçma çabası büyük bir ihanetle son bulmuştur. Yardımda bulunduğu herkes ona ihanet etmiştir. Gangsterler Grace'in izini bulur, gangsterlerin liderinin Grace'in babası olduğunu görürüz. Babasıyla olan diyalektiği ve kibir temalı diyaloglar, Thomas Hobbes'un "İnsan insanın kurdudur." deyişini anımsatır. İnsanlar kendi varlıklarını korumak için her şeyi yapacaklardır. Birlikte yaşayan herkes savaş halindedir bu nedenle doğal bir güç tarafından yönetilmeye ihtiyaç duyarlar bu da devlet denen mekanizmayı ortaya çıkarır. Baba burada bir güç unsurudur. Kızını korumakla ve ona gücü sunmakla yükümlü bir güç...

Grace babasının ona sunduğu gücü, Dogville adındaki dünyanın minyatürünü ateşe vererek kullanacaktır. Dogville halkı yeterince iyi davranmamıştır. İnsanın özü iyiyse de onu kötüleştiren toplumsal yaşam yok edilmelidir. İntikam, insanların birbirlerine ödemekle yükümlü oldukları bir sorumluluktur.

Küle dönen Dogville'den geriye  sadece doğasını, özünün gereğini yaşayan bir köpeğin sesi ve dekoru kalır.

L. Aragon'un Dekorlar şiiriyle yazımı noktalamak istiyorum.

Ne kadar ufuk değişsekte/Yürekte ahenksizlik kalan/ Kişiler kişiler kişiler/Bütün bu saçmalıklar içinde/ Sadece dekoru bize kalan/ O alıp hep eve getirirdi/ Aptal ve yobaz olanları/ Okurdum tembelce uzaklaşmayı/ Mevsimden kaçan bir gün gibi/ Sadece dekoru bize kalan...

Not: Muhyiddin-i Arabi'ye göre, Hz. Musa'nın halkı için verdiği savaş, halkın yaratılışıyla bir ele alınmalıdır. Eğer Hz. Musa halkına çağrıda bulunduğunda, yaratılış gereği gelmeyenler olduysa bu, Hz. Musa'nın bütünle beraber anılması gerektiği içindir. Bütün peygamberler halklarıyla beraber anılır: Yok edilen halklar dahil.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Satranç İnceleme

Toplumda bireyin hak ve görevleriyle birlikte sahip olduğu konum; herhangi bir yeteneğe bağlı olmaksızın doğuştan edinilebildiği gibi, bireysel çaba ve nitelikler sonucu kazanılmış da olabilir. Mirko Czentovic ve Dr.B arasında düzenlenen bir satranç müsabakası olağanüstü bir kurguyla bunu okuyucuya sunuyor. Mirko’nun beyni ağır işlemektedir, en basit ders konularıyla bile uğraşacak güç onda yoktur. On dört yaşındayken bile, hesap yapması gerektiğinde parmaklarından yardım almakta ve bir kitap ya da gazete okumak, yetişme çağındaki bu çocuk için çok çaba gerektirmektedir. Buna karşılık Mirko ondan rica edilenleri karşı çıkmadan yapar. Su getirir, odun kırar, tarlada çalışır, mutfağı temizler ve insanları çileden çıkaran bir yavaşlıkla da olsa, verilen her görevi yerine getirir. Mirko çevresi tarafından zekâ geriliğine sahipmiş gibi algılanmaktadır. Bu algı Mirko’nun satranca olan ilgisi ve satrançta yakaladığı başarıyla yıkılacaktır. Ne de olsa satranç bir zekâ oyunudur, Mirko

Distopik ve Şairane bir Bölge

“İntiharı kendine zarar vermekle karıştırıyorsun. Neredeyse hiçbirimiz intihar etmeyiz. Neredeyse hepimiz kendimize zarar veririz. Hayatımızın bir döneminde bir şekilde. İçki ya da sigara içeriz. İyi giden işimizi bozarız ya da mutlu bir evliliği. Bunlar karar değildir, bunlar dürtülerdir.” İntihar görevine kim gönüllü olmak ister? Alex Garland’ın şimdilik son filmi Yok oluş (Annihilation) bir sorgu sahnesiyle açılır. Profesör Lena (Natalie Portman) gönüllü olarak görev aldığı X bölgesinden kurtulan tek kişidir. X bölgesi (Parıltı), bilim adamları tarafından tanımlanamayan dünya dışı bir olaydır, bir üst boyuttur ve işin kötü tarafı önlem alınmazsa gittikçe büyüyecektir. Bilim adamları bu duruma hiçbir açıklama getiremedikleri için olaya kimyasal sızıntı adını verip bölgeyi karantinaya alırlar. Bölgeye giren bir daha geri dönememiştir. Çavuş Kane (Oscar Isaac) yani Lena’nın eşi hariç. Peki Kane bu gizli intihar görevinden nasıl sağ çıkabilmiştir? Prof. Lena eskiden yedi yıl or

Yerli Kültür ve Asimilasyon

"Gerçeklik bir kabule bağlıdır ve iletişim her şeyi aydınlatır." Yaşam yolunda deneyim ne kadar değerlidir? Değer kelimesini özellikle kullanıyorum çünkü birazdan da bahsedeceğim gibi birçok farklı bakış açısından Kill Bill’e ben yazarak siz okuyarak birlikte bir değer biçeceğiz. Para değeriyle, değerler göstergesine giriş yapalım. İlk film toplam kazancı $180,949,045 $'a ulaşmıştır. Film ABD'de gösterime girdiği ilk haftada 22,089,322 $ ve Haziran 2007 itibari ile   Kill Bill Vol 2 ABD'de gösterime girdiği hafta 25,104,949 $ gelir elde etmiştir. Parasal değer anlamında oldukça sükseli olan filmin aynı zamanda gelmiş geçmiş en iyi kılıç sahnelerini de içinde barındırdığı savunulmaktadır öyle ki Hattori Hanzo’nun kimliğinden haberi olmayan milyonlarca insanın dilinde film sayesinde bu isim dolanacaktır. Hattori Hanzo Japon kültüründe değerli bir şahsiyet, samuray ve ninjaydı. Avangart kültür ve Kitsch yıllarca New York sanat çevrelerini meşgul

Lacivert'in Ocak-Şubat sayısında Başak Mevsimleri Mavi'ye yer veriliyor. Kitapçılarda!

http://www.lacivertdergi.com/ http://www.lacivertdergi.com/ Lacivert Öykü ve Şiir Dergisinin 49. sayısı raflarda! SÖYLEŞİ / “Kubilay Aktulum” / Özgür Soylu Tevfik Uyar / Deneme / Hap Edebiyatı İlyas Öztin / Öykü / Anya ve Yılan Nesibe Çakır / Öykü / Ariadne Esmeray Barın Acartürk / Öykü / Zamana Dokunmak DÜNYA EDEBİYATI / “George Mackay Brown” / Ebru Ak George Mackay Brown / Öykü / Deniz Kabuğu Şarkıları Çiftlik Sahibinin Karısından Bir Mektup DOSYA / “Edebiyatta Cinselliğin Sınırları” Arda İnal / Raşel Rakella Asal / Ali Yıldız / Aysun Kara / Necati Cumalı / Zeynep Ünal Nevzat Süer Sezgin / Fatma Bilkay / Cemal Süreya / Selçuk Aylar / Yankı Enki Nilgün Aras / Aynur Uluç / Oya Şakı Aydın Hüseyin Atabaş / Tanıtı / Şairin Cehennemi Üzerinden “Kar Ateşi” SÖYLEŞİ / “Sema Kaygusuz” / Fulya Bayraktar / Sofya Kurban / Gülşen Aytaç ESKİLERDEN / “Edgar Allan Poe” / Nesir Diliyle Yazılmış Hikâyede Bir Tek Etki Yaratmanın Önemi Üzerine Nalan Yılmaz / Anma / “2013’

Kitapçı Dergisi Mayıs/Haziran 2013 Başak Tuncel'in "Titreşim" Şiirine Yer Veriliyor Kitapçılarda

http://eski.dr.com.tr/Kitap/Kitapci-Kultur-Sanat-ve-Kitap-Tanitim-Dergisi-Mayis-Haziran-2013-/Kolektif/Edebiyat/Aylik-Dergi/urunno=0000000444516

Şairin genci bölümünde, Başak Tuncel'in şiirlerine yer veriliyor. Yasakmeyve 76. Sayı Eylül/Ekim 2015 kitapçılarda.

http://www.yasakmeyve.com/

Afrodisyas Sanat'ın 37. Sayısında Başak Tuncel ve şiiri Siyah Portakallar

  ÖZEL BÖLÜM : OKURUN YAZARLA BULUŞTUĞU NOKTA BENDEN İÇERİ: 50. SANAT YILINDA HİDAYET SAYIN’LA II. YENİ ŞİİRİ’NDE DİLSEL AYKIRILIKLAR İNSANLAŞMAYA GİDEN YOLDA “ETİK DEĞER” “OLAYLARIN İÇİNDEN” TRT USTALARA SAYGI: O. CEMAL KAYGILI – NEYZEN TEVFİK HİDAYET SAYIN – MUZAFFER İZGÜ – MEHMET AYDIN – ALİ DÜNDAR NURAN HARİRİ – ÖMER DEMİRCAN – ARİF MADANOĞLU – SITKI SALİH GÖR HÜSEYİN YURTTAŞ – ZEHRA ÜNÜVAR – MUCİZE ÖZÜNAL – TAHSİN ŞİMŞEK LÜTFİYE AYDIN – GÜLSÜM CENGİZ – TİMUÇİN ÖZYÜREKLİ YUNUS YAŞAR / A. BERAT ŞENGÜL – AHMET ZEKİ MUSLU – AHMET GÜNBAŞ BİLSEN BAŞARAN – HALİM YAZICI – BÜLENT GÜLDAL – HASAN AKARSU BAHRİ KARADUMAN – FERHAT ÖZEN – AHMET BAHÇEVAN – REZZAN ERTON AYDIN K. IŞIKLAR – MÜŞERREF SAATLİ – M. DOĞAN KARAKUŞ – TAN DOĞAN HALİT PAYZA –NECATİ ALBAYRAK – HÜSEYİN YILMAZ – EMRE ŞAHİNLER MERT ÖZTÜRK – DANYAL NACARLI – OZAN DENİZ SARITOP – MÜGE ERDEM BAŞAK TUNCEL – RUŞEN DİLEK ÖZEN – MEHMET SAĞLAM – RABİA MİNE İÇİNDEKİLER Tahsin ŞİMŞEK – Ahmet Zeki MUSLU “Afr

"Her sayı Kıyı’da bir şair" bölümünde Başak Tuncel'in şiir dosyasına yer veriliyor Kıyı'nın 282. sayısını kaçırmayın!

http://kiyiedebiyat.blogcu.com/ Bu Sayıda Esat Akıncı - Sahi Biz Neyle Uğraşıyoruz....................................................1 Hikmet Aksoy - Karikatür.........................................................................1 Remzi İnanç - Sezai Karakoç’la Necip Fazıl’a Gittiğimizde............................2 İsmail Uyaroğlu - Hücreden Cevap (Şiir)...................................................3 Ali Mustafa - Bir Şiirden Bir Dostluğa........................................................4 Ahmet Özer - Yalnız ve Dargın (Şiir).........................................................5 Ahmet Günbaş - İnce Ayar (Şiir)..............................................................5 Hüseyin Atabaş - Dil, Din ve Dünya Düzeni...............................................6 Mehmet Kıyat - Tuzaklar ve Sıfırın Beli (Şiir).............................................9 Kemal Yalçın - Anadolu’nun Sesi Ruhi Su 100 Yaşında...............................10