Ana içeriğe atla

Ağlayan Limuzinler

 



"- Güzellik görenin gözündedir.

- Peki ya gören kimse yoksa?"

Bedenin dünyayla ilişkisini belirleyen bir gözün ruhundan söz edilmesi gerekir öncelikle bu sanat yapıtı için, daha sonra kameraların insan gözünün yerini aldığı bir dünyada sinema nediri düşünebiliriz.  Daha da özelleştirecek olursak Hollywood Sineması nedir? Film, bir tokat gibi.

Leos Carax açılışı insanın elinde olan bir anahtarla ağaç desenli duvarın kapısı açarak yapıyor. Bu anahtarın anlamı izleyiciye bırakılmış. Duvarın içinden geçecek misiniz yoksa öteki tarafta mı kalacaksınız? Duvar bir sinemaya açılıyor. Kutsal odunu (Holy wood) ağaçta, ağacı Hollywood kelimesindeki gizli anlamda buluyoruz. İştar mitindeki birçok simge Hollywood'un temelini oluşturur. Hollywood yapılanmasını anlamak için İştar mitine göz atılmasında fayda var.

Yönetmen bu noktada konuşan beyaz limuzinlerle içimizi dağlıyor. Limuzinin içinde dosyalarla görevler dağıtılıyor, ve bu randevuların sayısı bir gün için dokuz. Bu fütüristik dünya üzerinde herkes piyon fakat kesinlikle oyuncu değil. Ortada bir oyun oynanmıyor zira. Kişilerin gerçek kimliklerine dönebildikleri tek yer limuzinlerin içi. Görevlerin kim tarafından verildiği belirsiz. İzleyici kitlesine bu bilgi verilmiyor. Bu görevlerin amacının ne olduğunu bu nedenle cevaplayamıyoruz. Sadece şunu düşünüyoruz, bütün bu eylemlerin arkasında bir güç var ve bu güç tarafından görevler belirleniyor. Tıpkı Hollywood sinemasıyla oluşturulmaya çalışılan yeni dünya düzeni gibi.

Görevleri yerine getiren karakter ise Oscar. Oscar'ın: "Postumuzun peşindeler, onların acılarından biz sorumluyuz. İnsanların başlarına bela oluyorlar. Bu bir işaret. Korumaların artık yetersiz olduğu konusunda çok netti. Bizim de silahlanmamız gerek, hem de hemen."  Derken Hollywood'un işleyişini düşünebiliriz.

Limuzini kullanan karakter Celine. Oscar'ın ilk görevi dilencilik. Dünya üzerinde belki de hepimizin aldığı konum budur. İnsanlar dünyaya dilencidir. Dünyaya mahkumluğumuz... İkinci görevinde ise sanal dublör olarak karşımıza çıkıyor Oscar. Bir bilgisayar oyunu karakterinin simülasyonu.  Dünyadan kaçmak isteyişimizin temsili.

Üçüncü görevinde şeytanı pan olarak görüyoruz.  Sadece keçiye benzeyen yüzü ve çirkin tırnaklarıyla giydiği yeşil kıyafet, lağımdan mezarlığa uzanan yolculuğu, yediği çiçekler ve para, şiddet ve kan, pan motifini kurmaya yetiyor. Güzel ile çirkinin diyalektiğine de tanık oluyoruz bir yandan ve bu seremoni çıplak kadının cazibeli güzelliği karşısında büyülenen panın onu inine kaçırarak örtmesiyle sonlanıyor. Pan'ı, islami kültüre taşıyan yönetmen panın çıplaklığıyla örtülü kadını birleştiriyor. Esrarengiz bir tablo. Kadın ve erkek arasında dünya üzerindeki hakim algı da bu değil mi?

Dördüncü görevinde Oscar, genç bir kız babasıdır. Dünya üzerinde bütün genç kız babaları aynı değil midir, kızlarını korumakla ve doğru yolu göstermekle yükümlü. Bütün Genç kızlar da bir tomurcuktur. Açan tomurcuklar üzerine ve hiç açamayacak olanlarla ilgili babanın yorumu çarpıcı. Yalan söylediğinde kızına ceza vermesi gereken baba, yalancı çocuğu için cezanın zaten kendisinin karakteri olduğunu söyler.

Beşinci görevinde Oscar, ölüm döşeğinde yaşlı bir adamdır. Herkes yaşlanır ve şanslı olanlar yaşlanarak ölür. Yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgide yürürken içten içe hep arkanızda bıraktıklarınızla anılmak istemez misiniz? Ya arkanızda bırakacağınız bir şey yoksa? O halde ölüm, yaşamı duyumsamanın ilk koşulu değil midir?

Altıncı görevinde Oscar, görevin komutu gelmeden hareket eder, limuzini durdurup arabadan atlar ve aniden bir bankacıyı öldürür, fakat kendi vurulmasına rağmen ölmez, Celine onu kaldırarak limuzine götürür, bir yanlışlık olduğunu söyler. Suikastlerin temel mantığı da böyle değil midir? Her şey bir yanlış anlaşılmadan ibaret olarak kalır.

Yedinci görevde Oscar, suçlu birini öldürecektir bıçakla, yani kendini. Karşısındaki adamın boynuna bıçağı saplar. Kendi de boynundan akan kanla yere yığılır. Yine ölmez. İnsan kendinin hem celladı hem kurbanı değil midir? Hepimiz bununla hayatımızda bir kez de olsa yüzleşmedik mi?

Sekizinci görevde Oscar, eski sevgilidir. Eskiyen her şeyle birlikte yitirilmiş... Viran bir yerde, kolu bacağı kırık cansız mankenlerin yerlere serildiği büyülü bir atmosferde... Jean ile buluşur. Jean yarım saatinin kaldığını söyler. Her şey yarım saat sonra Jean için sona erecektir. Oscar ile buluştuğunda son şarkısını söyler, her şey geçmişten ibarettir artık. Geçmişin soluk izleri bile yitip gitmiştir. Birbirlerini tam olarak tanıyamadıklarını hatırlatır yeni halleri. Jean'ın görevi intihardır. Oscar gider, Jean görevini yerine getirir. Üzerinden görevinin gerektirdiği gibi kostümünü çıkarır. Peruğunu atar ve eskiden görkemiyle göz boyayan viranenin tepesinden kendini aşağıya bırakır. Oscar gittiğinde yanına gelen muhtemelen aşığıdır. Oscar virane binadan çıktığında Jean'in ve aşığının kopmuş paramparça olmuş bedenlerini görür, iniltili bir çığlıkla kendini limuzinine atar. Yıkılmıştır.

Dokuzuncu görev geldiğinde Oscar, günün son görevi olduğunu söyleyen Celine'nin yanağına bir öpücük kondurur. Veda havası taşıyan bu öpücüğe Celine anlam veremez. Duygusallık bu dünyada yok olmuştur. Sanki bilinmeyen bir dünyadan gelmiş bir öpücük gibi duygular havada asılı kalır. Oscar'ın son görevi maymun ailesine baba olmaktır. Yeni evi ve yeni dünyasına adım atan Oscar'ın penceresinden maymunları görürüz. Maymunlar ve Oscar, sizce de güzel bir ikili değil mi? Hollywood ve Oscar heykelciği gibi...

Limuzini Holy Motors'a park eden Celine, arabadan inmeden yüzüne bir maske takar. Arabadan iner park halindeki beyaz limuzinlerin arasından geçer ve telefonla konuşur. Eve geldiğini söyler. Eve maskesiz girilmez. Tıpkı Gözleri Tamamen Kapalı filmindeki gibi.

Son olarak kapanışı Aldous Huxley'nin Maymun ve Öz kitabından bir alıntıyla yapıyorum.

"Sonuçları maymunlar seçer, sadece araçlar insanındır."

Tanrıların arabalarından yedinci sanat için bir günlüğüne inilmesi dileğiyle.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Satranç İnceleme

Toplumda bireyin hak ve görevleriyle birlikte sahip olduğu konum; herhangi bir yeteneğe bağlı olmaksızın doğuştan edinilebildiği gibi, bireysel çaba ve nitelikler sonucu kazanılmış da olabilir. Mirko Czentovic ve Dr.B arasında düzenlenen bir satranç müsabakası olağanüstü bir kurguyla bunu okuyucuya sunuyor. Mirko’nun beyni ağır işlemektedir, en basit ders konularıyla bile uğraşacak güç onda yoktur. On dört yaşındayken bile, hesap yapması gerektiğinde parmaklarından yardım almakta ve bir kitap ya da gazete okumak, yetişme çağındaki bu çocuk için çok çaba gerektirmektedir. Buna karşılık Mirko ondan rica edilenleri karşı çıkmadan yapar. Su getirir, odun kırar, tarlada çalışır, mutfağı temizler ve insanları çileden çıkaran bir yavaşlıkla da olsa, verilen her görevi yerine getirir. Mirko çevresi tarafından zekâ geriliğine sahipmiş gibi algılanmaktadır. Bu algı Mirko’nun satranca olan ilgisi ve satrançta yakaladığı başarıyla yıkılacaktır. Ne de olsa satranç bir zekâ oyunudur, Mirko

Distopik ve Şairane bir Bölge

“İntiharı kendine zarar vermekle karıştırıyorsun. Neredeyse hiçbirimiz intihar etmeyiz. Neredeyse hepimiz kendimize zarar veririz. Hayatımızın bir döneminde bir şekilde. İçki ya da sigara içeriz. İyi giden işimizi bozarız ya da mutlu bir evliliği. Bunlar karar değildir, bunlar dürtülerdir.” İntihar görevine kim gönüllü olmak ister? Alex Garland’ın şimdilik son filmi Yok oluş (Annihilation) bir sorgu sahnesiyle açılır. Profesör Lena (Natalie Portman) gönüllü olarak görev aldığı X bölgesinden kurtulan tek kişidir. X bölgesi (Parıltı), bilim adamları tarafından tanımlanamayan dünya dışı bir olaydır, bir üst boyuttur ve işin kötü tarafı önlem alınmazsa gittikçe büyüyecektir. Bilim adamları bu duruma hiçbir açıklama getiremedikleri için olaya kimyasal sızıntı adını verip bölgeyi karantinaya alırlar. Bölgeye giren bir daha geri dönememiştir. Çavuş Kane (Oscar Isaac) yani Lena’nın eşi hariç. Peki Kane bu gizli intihar görevinden nasıl sağ çıkabilmiştir? Prof. Lena eskiden yedi yıl or

Yerli Kültür ve Asimilasyon

"Gerçeklik bir kabule bağlıdır ve iletişim her şeyi aydınlatır." Yaşam yolunda deneyim ne kadar değerlidir? Değer kelimesini özellikle kullanıyorum çünkü birazdan da bahsedeceğim gibi birçok farklı bakış açısından Kill Bill’e ben yazarak siz okuyarak birlikte bir değer biçeceğiz. Para değeriyle, değerler göstergesine giriş yapalım. İlk film toplam kazancı $180,949,045 $'a ulaşmıştır. Film ABD'de gösterime girdiği ilk haftada 22,089,322 $ ve Haziran 2007 itibari ile   Kill Bill Vol 2 ABD'de gösterime girdiği hafta 25,104,949 $ gelir elde etmiştir. Parasal değer anlamında oldukça sükseli olan filmin aynı zamanda gelmiş geçmiş en iyi kılıç sahnelerini de içinde barındırdığı savunulmaktadır öyle ki Hattori Hanzo’nun kimliğinden haberi olmayan milyonlarca insanın dilinde film sayesinde bu isim dolanacaktır. Hattori Hanzo Japon kültüründe değerli bir şahsiyet, samuray ve ninjaydı. Avangart kültür ve Kitsch yıllarca New York sanat çevrelerini meşgul

Lacivert'in Ocak-Şubat sayısında Başak Mevsimleri Mavi'ye yer veriliyor. Kitapçılarda!

http://www.lacivertdergi.com/ http://www.lacivertdergi.com/ Lacivert Öykü ve Şiir Dergisinin 49. sayısı raflarda! SÖYLEŞİ / “Kubilay Aktulum” / Özgür Soylu Tevfik Uyar / Deneme / Hap Edebiyatı İlyas Öztin / Öykü / Anya ve Yılan Nesibe Çakır / Öykü / Ariadne Esmeray Barın Acartürk / Öykü / Zamana Dokunmak DÜNYA EDEBİYATI / “George Mackay Brown” / Ebru Ak George Mackay Brown / Öykü / Deniz Kabuğu Şarkıları Çiftlik Sahibinin Karısından Bir Mektup DOSYA / “Edebiyatta Cinselliğin Sınırları” Arda İnal / Raşel Rakella Asal / Ali Yıldız / Aysun Kara / Necati Cumalı / Zeynep Ünal Nevzat Süer Sezgin / Fatma Bilkay / Cemal Süreya / Selçuk Aylar / Yankı Enki Nilgün Aras / Aynur Uluç / Oya Şakı Aydın Hüseyin Atabaş / Tanıtı / Şairin Cehennemi Üzerinden “Kar Ateşi” SÖYLEŞİ / “Sema Kaygusuz” / Fulya Bayraktar / Sofya Kurban / Gülşen Aytaç ESKİLERDEN / “Edgar Allan Poe” / Nesir Diliyle Yazılmış Hikâyede Bir Tek Etki Yaratmanın Önemi Üzerine Nalan Yılmaz / Anma / “2013’

Kitapçı Dergisi Mayıs/Haziran 2013 Başak Tuncel'in "Titreşim" Şiirine Yer Veriliyor Kitapçılarda

http://eski.dr.com.tr/Kitap/Kitapci-Kultur-Sanat-ve-Kitap-Tanitim-Dergisi-Mayis-Haziran-2013-/Kolektif/Edebiyat/Aylik-Dergi/urunno=0000000444516

Şairin genci bölümünde, Başak Tuncel'in şiirlerine yer veriliyor. Yasakmeyve 76. Sayı Eylül/Ekim 2015 kitapçılarda.

http://www.yasakmeyve.com/

Afrodisyas Sanat'ın 37. Sayısında Başak Tuncel ve şiiri Siyah Portakallar

  ÖZEL BÖLÜM : OKURUN YAZARLA BULUŞTUĞU NOKTA BENDEN İÇERİ: 50. SANAT YILINDA HİDAYET SAYIN’LA II. YENİ ŞİİRİ’NDE DİLSEL AYKIRILIKLAR İNSANLAŞMAYA GİDEN YOLDA “ETİK DEĞER” “OLAYLARIN İÇİNDEN” TRT USTALARA SAYGI: O. CEMAL KAYGILI – NEYZEN TEVFİK HİDAYET SAYIN – MUZAFFER İZGÜ – MEHMET AYDIN – ALİ DÜNDAR NURAN HARİRİ – ÖMER DEMİRCAN – ARİF MADANOĞLU – SITKI SALİH GÖR HÜSEYİN YURTTAŞ – ZEHRA ÜNÜVAR – MUCİZE ÖZÜNAL – TAHSİN ŞİMŞEK LÜTFİYE AYDIN – GÜLSÜM CENGİZ – TİMUÇİN ÖZYÜREKLİ YUNUS YAŞAR / A. BERAT ŞENGÜL – AHMET ZEKİ MUSLU – AHMET GÜNBAŞ BİLSEN BAŞARAN – HALİM YAZICI – BÜLENT GÜLDAL – HASAN AKARSU BAHRİ KARADUMAN – FERHAT ÖZEN – AHMET BAHÇEVAN – REZZAN ERTON AYDIN K. IŞIKLAR – MÜŞERREF SAATLİ – M. DOĞAN KARAKUŞ – TAN DOĞAN HALİT PAYZA –NECATİ ALBAYRAK – HÜSEYİN YILMAZ – EMRE ŞAHİNLER MERT ÖZTÜRK – DANYAL NACARLI – OZAN DENİZ SARITOP – MÜGE ERDEM BAŞAK TUNCEL – RUŞEN DİLEK ÖZEN – MEHMET SAĞLAM – RABİA MİNE İÇİNDEKİLER Tahsin ŞİMŞEK – Ahmet Zeki MUSLU “Afr

"Her sayı Kıyı’da bir şair" bölümünde Başak Tuncel'in şiir dosyasına yer veriliyor Kıyı'nın 282. sayısını kaçırmayın!

http://kiyiedebiyat.blogcu.com/ Bu Sayıda Esat Akıncı - Sahi Biz Neyle Uğraşıyoruz....................................................1 Hikmet Aksoy - Karikatür.........................................................................1 Remzi İnanç - Sezai Karakoç’la Necip Fazıl’a Gittiğimizde............................2 İsmail Uyaroğlu - Hücreden Cevap (Şiir)...................................................3 Ali Mustafa - Bir Şiirden Bir Dostluğa........................................................4 Ahmet Özer - Yalnız ve Dargın (Şiir).........................................................5 Ahmet Günbaş - İnce Ayar (Şiir)..............................................................5 Hüseyin Atabaş - Dil, Din ve Dünya Düzeni...............................................6 Mehmet Kıyat - Tuzaklar ve Sıfırın Beli (Şiir).............................................9 Kemal Yalçın - Anadolu’nun Sesi Ruhi Su 100 Yaşında...............................10