Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Beynimiz Silgi mi?

  Üremek bir hastalıktır. Evlenmek, aile kurmak çürük sistemin bir hastalığıdır. Film bizi buna ikna ediyor. Herhangi bir bireyin, çocuk doğurma gibi bir güdüsü olmasaydı dünya çok daha farklı bir yer olurdu, genel olarak insanlık bu içgüdüyle yaratılmıştır.  Bu içgüdüden sıyrılabilmek insanlık için önemli bir sıçrayış olacaktır. Doğal dünya anaerkil yapıdadır. Filmde yer alan kahramanımız, yoksul kesimden, sadece varoluşsal açıdan bir erkektir, bunun dışında hiçbir vasfı bulunmamaktır. Vasıfsızlar hiçbir arayışa sahip olamaz. O kadar vasıfsızdır ki birlikte olduğu kadınla, birlikte olup olmadığının bile farkında değildir. Elinde boş kese kağıdıyla dolaşır, çünkü hiçbir işe sahip değildir. Üretme mekanizması olan kadın ise üremek için erkeği en ince noktalarından fizik kurallarına ve statüsüne kadar inceler. Yeterli düzeyde bir inceleme yapılmadığı için de birliktelikleri sonucunda vasıfsız bir erkeğin tohumu olarak sözde prematüre korkunç bir canlı ortaya çıkar. Bunun yerine silgili

İmgeler Evreninde Rüyasal Sıçrayışlar

  "Bilinçte yalnızca imgeler bulunur, bu imgeler nitelikseldir ve yer kaplamaz. Uzayda ise yalnızca hareketler bulunur, bunlar da nicelikseldir ve yer kaplar. Fakat bir düzenden diğerine geçmek nasıl mümkün olmaktadır." İşte bu soruya cevap veriyor film... Kayıp Otoban; kayıp bir sinema algısını yüzümüze çarpıyor, sinemada zaman kavramı genellikle doğrusal olarak kullanılmıştır, zaman çizgiseldir ve ileriye gider , bu filmde sıçramalardan, döngüsel zamandan bahsetmek mümkün. "Dünya yapay bir kurgu ya da yaratıma değil, doğal alanın betimlenmesine dayalı bir gerçekliktir." İllüzyon burada başlar. "Dick Laurent öldü." Fred Madison çıldırmanın eşiklerinde gezinen bir müzisyendir, karısına tutkuyla aşıktır. Karısının onu aldattığından şüphe duymaya başlamasıyla gerçeklik algısını tamamen yitirecektir. Şüphe ve bilinç birbirini yok etmek için film boyunca savaşıyor sonunda kazanan düşsel bir gerçeklik yaratımı yani sinema oluyor. Slavoj Zizek; Gülünç Yüce

Bilinçaltında Açılan Mavi Kutular

  MULHOLLAND DRIVE- DAVID LYNCH Beyin yakan bu filmi iç içe geçmiş iki çembere benzetebiliriz. Kesişim noktalarında mavi bir kutu bulunuyor. Bütün karakterler kayıp bir hafızanın içinde, yani iç içe geçmiş iki çember içindeki renkli imgeler olarak dans ediyor, mavi kutuyla temas etmeden ve mavi kutu açılana kadar… Mavi kutunun açılmasıyla bilinç yerine geliyor. Diane, bir kiralık katille Winkies adlı mekânda buluşarak, Camilla’yı öldürmesi için anlaşma yapar. Ona $50.000 ve Camilla'nın resmini verir. Çıldırarak intihar eder. Camilla bir aracın içindedir, beklediği yöne gitmediklerini fark eder. Adamlar ona silah çeker, neye uğradığını şaşıran Camilla tam öldürülecekken karşıdan gelen çılgın insanlarla dolu bir araç Camilla’nın içinde bulunduğu araca çarpar ve büyük bir kaza olur. Kazadan sadece Camilla sağ çıkar, fakat hafızasını kaybetmiştir.  Adını ve adresini hatırlamaz. Şuursuz bir şekilde sokakta yürümeye başlar bir evin bahçesine saklanarak uykuya dalar. Sesler, isimler

Şiirden 55. Sayıda Alexandra Şiirine Yer Veriliyor

  Alexandra Bulutlara benziyorduk Ayrı istikamette birbirine karışmış Bir manzarası olmalıydı içimizdeki denizin Köhne, viran duvarlarımıza karşı...  Devamı... Şiirden Dergisinde!

Lacivert'in Ocak-Şubat sayısında Başak Mevsimleri Mavi'ye yer veriliyor. Kitapçılarda!

http://www.lacivertdergi.com/ http://www.lacivertdergi.com/ Lacivert Öykü ve Şiir Dergisinin 49. sayısı raflarda! SÖYLEŞİ / “Kubilay Aktulum” / Özgür Soylu Tevfik Uyar / Deneme / Hap Edebiyatı İlyas Öztin / Öykü / Anya ve Yılan Nesibe Çakır / Öykü / Ariadne Esmeray Barın Acartürk / Öykü / Zamana Dokunmak DÜNYA EDEBİYATI / “George Mackay Brown” / Ebru Ak George Mackay Brown / Öykü / Deniz Kabuğu Şarkıları Çiftlik Sahibinin Karısından Bir Mektup DOSYA / “Edebiyatta Cinselliğin Sınırları” Arda İnal / Raşel Rakella Asal / Ali Yıldız / Aysun Kara / Necati Cumalı / Zeynep Ünal Nevzat Süer Sezgin / Fatma Bilkay / Cemal Süreya / Selçuk Aylar / Yankı Enki Nilgün Aras / Aynur Uluç / Oya Şakı Aydın Hüseyin Atabaş / Tanıtı / Şairin Cehennemi Üzerinden “Kar Ateşi” SÖYLEŞİ / “Sema Kaygusuz” / Fulya Bayraktar / Sofya Kurban / Gülşen Aytaç ESKİLERDEN / “Edgar Allan Poe” / Nesir Diliyle Yazılmış Hikâyede Bir Tek Etki Yaratmanın Önemi Üzerine Nalan Yılmaz / Anma / “2013’

Kitlelerin Çılgınlığı

“Savaşın ve şiddetin estetize edilmesi yeni değil. Onun için müzeler silahlarla dolar taşar. Ancak sanatın yıkım ve şiddetle temsili değil de ontolojik bir ilişki kurması, romantik estetiğin oluşmasıyla eş zamanlıdır.” ( Ali Artun) Bana mı öyle geliyor yoksa dünya daha çılgın bir hal mi alıyor? Evet, çok tartışılan ve seyirci rekoruna imza atan Joker’in yukarıdaki sorusunun aslında bir kıyamet dramasının analizi olması sizce tesadüf mü? Bana göre oldukça romantik bir filmdi. Dünya çapındaki metropollerden birinde New York’tayız yani Gotham City’de.  Gotham City  takma adının Baltimore, Chicago ve özellikle  New York  gibi birçok büyük şehrin temel alınmasıyla kurulduğunu biliyoruz, dolayısıyla kurgusal bir şehir olsa da filmin yükseliş eğrisine New York’ta metroda üç gencin gerçekten öldürüldüğü haber yerleştirilmiş. Hatta Joker’i Joker yapan da metroda işlediği bu cinayet oluyor. Aslında değinmek istediğim çok dalgalandırıcı olan cinayet temasından ziyade Joker’in birini öldürme güdüs

Distopik ve Şairane bir Bölge

“İntiharı kendine zarar vermekle karıştırıyorsun. Neredeyse hiçbirimiz intihar etmeyiz. Neredeyse hepimiz kendimize zarar veririz. Hayatımızın bir döneminde bir şekilde. İçki ya da sigara içeriz. İyi giden işimizi bozarız ya da mutlu bir evliliği. Bunlar karar değildir, bunlar dürtülerdir.” İntihar görevine kim gönüllü olmak ister? Alex Garland’ın şimdilik son filmi Yok oluş (Annihilation) bir sorgu sahnesiyle açılır. Profesör Lena (Natalie Portman) gönüllü olarak görev aldığı X bölgesinden kurtulan tek kişidir. X bölgesi (Parıltı), bilim adamları tarafından tanımlanamayan dünya dışı bir olaydır, bir üst boyuttur ve işin kötü tarafı önlem alınmazsa gittikçe büyüyecektir. Bilim adamları bu duruma hiçbir açıklama getiremedikleri için olaya kimyasal sızıntı adını verip bölgeyi karantinaya alırlar. Bölgeye giren bir daha geri dönememiştir. Çavuş Kane (Oscar Isaac) yani Lena’nın eşi hariç. Peki Kane bu gizli intihar görevinden nasıl sağ çıkabilmiştir? Prof. Lena eskiden yedi yıl or

Metafizik İnsan Olma Yolunda

-(Tractatus Logico Philosophicus, 4-5): “Önermelerin genel biçimi; şeylerin nasıl olduklarıdır.” -İnsanın pek çok defa kendisine tekrar ettiği işte bu tür önermedir. İnsan, birisinin şeyin doğasının taslağını tekrar tekrar çizdiğini, birisinin de yalnızca bizim ona baktığımız çerçeve etrafında çizdiğini düşünür. Bir resim bizi esir aldı. Ve biz onun dışına çıkamıyoruz. Zira o dilimizi yığıyor ve dilimiz onu bize amansızca tekrarlıyor gibi görünüyor. Filozoflar, bir sözcük-“bilgi, varlık, nesne, ben, önerme, ad”- kullandıkları ve şeyin özünü yakalamaya çalıştıkları zaman insan daima kendisine şunu sormalı: Bu sözcük, asıl evi olan dil-oyununda gerçekten de hiç böyle kullanılır mı?- Ludwig Wittgenstein Tam da bu sorudan hareketle ordu dilbilimcisi Dr. Louise Banks, araştırmasına başlar. Dünya uzay gemilerinin istilasına uğramıştır. Dünya’da on iki bölgeye iniş yapan uzay gemileri araştırma konusudur. Fizikçi Ian Donnelly’de göreve çağrılır. İkilinin ortak amaçları uzaylılarla ileti

Bir Ayakta Kalma Kapanı

19. yüzyılın İngiltere’sinde bir kadın olarak, cinselliğini sonuna kadar yaşamak için her şeyi göze alan Katherine (Florence Pugh), zorla sapkın Alexander ile evlendirilmiştir. Bedeninin hiç tanımadığı birine satılması karşısındaki şaşkın kayıtsızlığı filmin açılış sahnesinde görürüz. Evlilik kimilerince kutsal bir anlaşmayken, bazıları için koyun kopyası pazarıdır. Bu pazarda satılık olan sadece kadın bedeni değildir, çoğunluğun alışmış olduğu bütün değerler de satılıktır.  İyi, kötü, güzel, çirkin, doğru, yanlış, suç ve ceza vb. gibi toplumu mengeneye kıstıran bütün ahlaki kavramlar… Bunca kavram kargaşasının hüküm sürdüğü kaotik bir ortamda kadının ahlaki olarak doğru hareketleri sergilemesi bekleniyor. Örneğin eve doğru düzgün uğramayan kocasına, Katherine kayınpederi tarafından çocuk verememekle suçlanıyor. Onun tarafından küçük görülüp azarlanıyor. İnsanlık onuru çiğneniyor ve ilk talihli yine kayınpeder Boris oluyor. Katherine devasa bir soğukkanlılık ve gündelik bir iştahla ye

Başak Tuncel

Şiirden

Başak Tuncel

Lordlar Kamarası, Yasak Mevye

Denize Yolculuk

Baykuş Külçesi

Başak Mevsimleri Sarı

Ham Şarap

Cenin Mecrası

Özlemek Yarası Zihnin

Tüyap 2016, Başak Tuncel Kitaplarını İmzalıyor, Şiirden Yayıncılık- Denize Yolculuk

Tüyap 2016, -Şiirden Yayıncılık-

Tüyap 2016, Başak Tuncel Kitaplarını İmzalıyor, Değerli Yazar Enver Ercan ile Şiirden Yayıncılık- Denize Yolculuk

Haydarpaşa'ya karşı Haiku'lar. Lacivert Edebiyat Dergisi, Eylül-Ekim Sayısı, kitabevlerinde...

Tüyap Kitap Fuarı, Kasım 2016, Başak Tuncel, Denize Yolculuk

http://tuyap.com.tr/

İbre, Denize Yolculuk-Başak tuncel

HARC-I ALEM- Başak Tuncel’in Denize Yolculuk Adlı Şiir Kitabı Satışa Sunuldu

antraktsinema.com’ un genç sinema yazarlarından Başak Tuncel’in  Denize Yolculuk  adlı şiir kitabı satışa sunuldu. Başak Tuncel, yaşamından deneyimledikleri üstünden şiirini kuran, samimi bir şiire sahip. https://sadibey.com/2015/08/18/basak-tuncelin-denize-yolculuk-adli-siir-kitabi-satisa-sunuldu/#.V26MbLiLTIU

Modern şiir masaya yatırıldı Şiir’den Dergisi, 4. sayısında 'Modern Şiir, Ülkemizdeki Yazılma Süreci ve Şiir Ortamı'nı işledi.

http://arsiv.gercekgundem.com/?p=365235 Şiir’den Dergisi 4. Sayı / İçindekiler: • Modern Şiir ve Dilin Güçleri - Metin CENGİZ  • Pagos’tan Liman Kalesi’ne Sürgün İzleri (Şiir) – Hüseyin PEKER  • Soruşturma (Modern Şiir, Ülkemizdeki Yazılma Süreci ve Şiir Ortamı) – Gerard AUGUSTİN, Murat ÜSTÜBAL, Ömer ERDEM • Sağır Bir Gravür Olduğum (Şiir) – Celâl SOYCAN • Behçet İçin – Metin Altıok İçin – Nesimi Çimen İçin (Şiirler) – Leylâ ŞAHİN  • Şiir de Şairini Yaratır - Celâl SOYCAN  • İzmir Horozu (Şiir) – Mehmet SARSMAZ • Adam Sanat ve Sözcükler Dergilerinden Turgay Fişekçi’yle Söyleşi – Söyleşen: Müesser YENİAY • Baştan (Şiir) – Arzu KARADAĞ • Şiir Kitapları Arasında – Metin CENGİZ • Mösyö Lautrec’i Beklerken (Şiir) – Volkan HACIOĞLU • İmgelem – İsmail Mert BAŞAT • Masala Takılmış Uçurtma (Şiir) – Nefise KARATAŞ • Sonbahara Geçiş (Şiir) – Mehmet GÖKYAYLA • Erden (Bâkir) İmge ve Ülkü Tamer Şiiri – Yavuz ÖZDEM • Tuzdan Heykel – Muamma (Şiirler) – Zeliha KÖSE • Şiirin Kayıp Defteri – OnurAKY

Denize Yolculuk Amazon'da

https://www.amazon.es/Denize-Yolculuk-Basak-Tuncel/dp/6054825410 Descripción del producto Basak Tuncel daha bu ilk kitabinda dikkatleri ceken parlak bir siirsel dile sahip. Kendi yasamindan deneyimledikleri ustunden siirini kuran, samimi bir siire sahip. Oykulemelerini gizlemeyi iyi biliyor, kurdugu imgelerle anlamin yayilmasini, cogalmasini sagliyor, degisik pariltilar elde etmemize izin veriyor. Cizdigi ozyasamsal resimler bizi de ilgilendiriyor, hayal kurmamiz icin kamciliyor. Gelismeye, derinlesmeye acik bir siir yaziyor. Basak Tuncel'i takip etmek gerek. (Tanitim Bulteninden)

Hüzün

Tipografik Mantık Eseri

http://www.antraktsinema.com/makale.php "Toplumsal olarak üretilmiş rasyonel ve hiyerarşik ihtiyaçlar sisteminde tüketici tek tek nesnelere değil, mal ve hizmetler sistemini bütünüyle satın almaya yönlendirilir; bu süreçte bir yandan kendini toplumsal olarak diğerlerinden ayırt ettiğine inanırken, bir yandan da tüketim toplumuyla bütünleşir. Dolayısıyla tüketmek birey için bir zorunluğa dönüşür. Çünkü temel toplumsal etkinlik ve bütünleşme biçimi, geçerli ahlâk, tüketim etkinliğinin ta kendisidir." Jean Baudrillard “Tipografi: Matbaada kullanılan her türlü hurufat(Harf, rakam ve işaretler…) ile yapılan düzenlemelerdir. Yazı matbaadan ayrı düşünülemez. Yazı kelimesi geleneksel yazmak ve basmak eylemiyle birlikte düşünülmeli. Tipografi standart harf ve bunların yatay ve dikey düzenlemesi ilişkileri ile iki boyutlu mekanik harfler veya el yazması (Kaligrafi.) düzenlemeleri kapsar. Tipografik düzenlemelerde sıradan yaklaşımların ötesinde farklı bloklama düzenleri ilgi çekic

Baküs'ün Yıldızları, Denize Yolculuk

Kaç Maymun?

Hey! Zamanda yolculuk ediyoruz, katılmak isteyen; kendi adını yüksek sesle gökyüzüne haykırsın! Kâğıtlar olmadan önce duvarlar vardı; insan kendi zihin haritasını görmek istiyordu. Duvarlara resim çizmekle başladı her şey. Yazı, resim, sanat… Ve uçak hızıyla günümüzde kavramsal sanat hava alanına indik. Burada bizi grafiti bekliyordu. Zamanın intikamını almak ister gibi. Grafiti denildiğinde aklınıza ne geliyor?  Yazı, resim, kavram, mesaj, ileti, duvarlar ya da sokaklar, Banksy? Sokak denildiği zaman aklınıza sadece sokaklar mı geliyor, duvarlar ve sokakların kesişme noktalarında bağımsızlık, özgürlük, hürriyet, istiklal gibi kelimeler kodlanmış olamaz mı? Sokaklar; duvarların ve engelsiz yürüyüşlerin sokakları…  Zihin nerede bir boşluğa yönelse Sol Lewitt’in yapılarına denk. Siyah ya da beyaz gibi ortası griden muzdarip. Zihin boşluklardan muzdarip. Akıl melankoliden. Melankoli çok gülme hastalığından muzdarip. Yani her şey birbirinden muzdarip bu evren denilen dar oyun alan