Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yas ve Çaresizlik

"O kadar uçsuz bucaksız bir atasözünde yaşıyordum ki, onu evrenle doldurabiliyordum ancak." Robert Sabatier Pandemi, depremler, isyanlar, büyük felaketler derken, dünyanın sonuna mı geldik acaba diye düşünmeden edemiyor insan, yaklaşan bir felaket karşısında insanoğlunun çaresizliğini anlatan bir film Melancholia-"Melankoli". Çaresizliği sonuna kadar kökünden hissediyorsunuz.  İnsanın ruhunun ölümüne yas tutması kaynaklı bir çaresizlik...  Lars Von Trier'nin depresyon üçlemesinin ikinci filmidir “Melankoli.” İlk film “Deccal”, üçüncü film "İtiraf"tır. Deccal yazıma da buradan ulaşabilirsiniz. Bir kıyamet filmi olarak diğerlerinden farklı. En başta mekanik değil. Bunu yönetmen her karesine bir sanat deneyimi sığdırarak işlemiş. Mesela 1851-52 yıllarında Sir John Everett Millais, Shakespeare'in Hamlet oyunundaki Ophelia karakterini nehirde boğulurken betimler. Tablo çok kırılgan, depresif ve melankoliktir. Ön Raffaellocular'ın amacı da meka

Deccal Kimdi?

"Madde Bir. -Doğaya her türden aykırılık, günahtır.-" Deccal- Friedrich Nietzsche Doğa nedir? Bu filmde doğa,  insani güçlerin dışında kendisini var eden, bütün her şeyi kapsayan varlığın tümünü ifade ediyor ve Tanrı’nın Aden adlı bahçesini… Tanrı Aden’de iyilik ve kötülüğü bilme ağacını yerden bitirdi, filmde o ağacın kurumuş olduğunu görüyoruz.  Tıpkı oğlunu kaybeden bir annenin günler ilerledikçe kuruyup soluşu gibi.  Varlığının hiçliğe teslim olması gibi… Aden’ e bir köprüden geçilerek gidilir. Kadın o köprüden geçebilecek midir? Adam ( Willem Dafoe) ve kadın (Charlotte Gainsbourg) bir anlık hazza kapılıp, ihmalkârlıkları sonucunda oğullarının ölümüne neden olurlar. Birlikte oldukları bir esnada yeni yürümeye başlayan bebekleri camdan atlar ve hayatını kaybeder. Kadın derin bir acıya gömülür. Bir ay hastanede kalan anne ilaçlarla ayakta durur, kendini suçlar. Psikoterapist olan eşi kadının içinde bulunduğu çıkmazdan onu kurtarmak için elinden geleni yapar. Nefes çalış

Dekor Köy

  "Yanlış bir hayat doğru yaşanamaz."  Adorno Kurmaca köy, Dogville'deyiz. Gerçekte hiçbir şekilde var olmayan bir yerdeyiz. Gerçek mekanlardan bağımsız bir dekor üzerinde insanların ve insan dışındaki tek canlı olan köpeğin temaşası tek gerçeklik olarak sunuluyor. Mekan izleyicide farklı bir duyarlılık yaratıyor, toplumu bir tiyatro sahnesi gibi görmemizi sağlıyor. Dışarıya ve dışarıdan gelen yabancılara açık olmayan bir yer burası. Gelişmeye, farklılığa, yeniliğe kapalı bir yer. "Minyatürün içindeki erdemi anlamak için büyüğün içindeki küçüğü bulmak gerek." McLuhan çalışmalarında dünyanın “küresel bir köye” dönüştüğünü öne sürmüştür. Dünya küreselleşmeyle küçülür, hatta bir minyatür haline bile gelebilir. Dogville bir minyatür aynı zamanda. Yaşadığımız dünyanın küçük bir kopyası. Peşindeki  gangsterlerden kaçan Grace, Dogville adındaki yere sığınır. Gangsterler tarafından aranması, suç işlememesine karşın Dogville halkı gözünde onu bir suçlu yapar, aynı

Evirmeceli Film

  Bütün zamanların en iyi filmi... İlk şifre: Filmi tersten izleyin. İngiliz ajan Sir Michael Crosby, ayın 14’ünde Stalsk-12’de gerçekleşen bir patlamadan bahseder. Zula onun altındadır. Film boyunca aranan ve sahip olunmak istenen algoritma orada toprak altında ve ajanlar, Zaman Kıskacı Harekatı düzenleyerek algoritmayı oradan çalarak bir paradoksu çözüyorlar. Zaman Kıskacı yerde değil zamanda gerçekleşiyor ve paradoksun adı: Büyükbaba Paradoksu. Büyükbaba paradoksu nedir? Zamanda geriye gidip büyükbabanı öldürürsen, bunu yapmak için nasıl doğmuş olabilirsin? İşte Nolan’ın palindroma sakladığı sır tam da bu. Tenet’in kendisi de bu. İzlediğimiz karakterlerin isimleri birer şifre ve ters çevrildiğinde harekete geçen bir algoritma düzeneği. Sator’un evirmecesi Rotas örneğin. Sator Arepo Tenet Opera Rotas aynı zamanda tarihteki büyülü karelerin en ünlüsü. (Ekici çarkı güçlükle tutuyor anlamına gelir.) Evirmeceyle çalışır. Evirmece yaptığınızda hepsi birbirine dönüşür yani bu şekild

Ağlayan Limuzinler

  "- Güzellik görenin gözündedir. - Peki ya gören kimse yoksa?" Bedenin dünyayla ilişkisini belirleyen bir gözün ruhundan söz edilmesi gerekir öncelikle bu sanat yapıtı için, daha sonra kameraların insan gözünün yerini aldığı bir dünyada sinema nediri düşünebiliriz.  Daha da özelleştirecek olursak Hollywood Sineması nedir? Film, bir tokat gibi. Leos Carax açılışı insanın elinde olan bir anahtarla ağaç desenli duvarın kapısı açarak yapıyor. Bu anahtarın anlamı izleyiciye bırakılmış. Duvarın içinden geçecek misiniz yoksa öteki tarafta mı kalacaksınız? Duvar bir sinemaya açılıyor. Kutsal odunu (Holy wood) ağaçta, ağacı Hollywood kelimesindeki gizli anlamda buluyoruz. İştar mitindeki birçok simge Hollywood'un temelini oluşturur. Hollywood yapılanmasını anlamak için İştar mitine göz atılmasında fayda var. Yönetmen bu noktada konuşan beyaz limuzinlerle içimizi dağlıyor. Limuzinin içinde dosyalarla görevler dağıtılıyor, ve bu randevuların sayısı bir gün için dokuz. Bu fü

Şiirden Dergisi 62.- 66.- 69.- 71. ve 73. Sayılarında Başak Tuncel'in Şiirlerine Yer Veriyor!

 

Bütün Kırgın Çiçeklere

  Kim orta yaşlarını geçtiğinde, üstelik yalnızlığından bunalmışsa, gönderilen gizemli bir mektup karşısında maceraya atılmak istemez? Don Johnston, evinde Don Juan ile ilgili film izler. Don Johnston, Don Juan karakteriyle bütünleşmiştir. Son sevgilisi Sherry tarafından da terk edilir. Mutsuz ve yalnız olduğunu umursamaz. Orta yaşlı müzmin bekâr hayatına kaldığı yerden devam edecektir, ta ki o pembe mektup eline geçene kadar. Mektup eski sevgililerinin birinden bir çocuğu olduğunu açıklamakta buna karşın çocuğun kimden olduğu yazmamaktadır. Çocuk büyümüştür ve babasının izini sürmektedir. Don, ısrarcı komşusunun ayartması ve her şeyi planlamasıyla bütün sevgililerini ziyaret edecek ve çocuğu olup olmadığını öğrenecektir. Yolculuk, en eski geçmişten günümüze doğrudur. Eskiden kalbini çaldığı kadınların bu kez kapısını çalacaktır. Neyle karşılaşacağını bilmeden hayatına yön verecek bir işaret arar. Bütün işaretleri değerlendirir. Pembe çiçekler, pembe mektubu imleyecektir. Daktilo i

Sadece Onlar

  Kan emiciler gün batımından şafağa kadar ayaktadır. Başkalarına muhtaçlıklarıyla eşzamanlı bir gece içinde yaşarlar. Gece hayatı bohem bir soluk olarak bu filmde karşımıza çıkıyor. Vampirler... Vampir; kitlesel bilinçaltımızdaki arketiplerden biridir. Vampirler; hayaller, rüyalar, dini inançlar ve sanatta insanlardan ayrı ve gizli bir hayat sürerler. Tıpkı entelektüellerin bohem hayatları gibi. Jim Jarmusch "Ne kadar emerse, o kadar hayat bulur" felsefesinden yola çıkarak "Sadece Aşıklar Hayatta Kalır" ile  kapitalist sistemin eleştirisi yapıyor. Filmde Adam ve Eve rolünde Tom Hiddleston ve Tilda Swinton baş rollerde ve tabi John Hurt; Marlowe rolünde yine insanın içini ısıtıyor. Marlowe, Adam ve Eve'yi vampir olarak izliyoruz. Cennetten kovulduktan sonra, Adam ve Eve birçok çağa tanıklık etmiş, birçok olaya yön vermiş ve birçok ünlü müzisyen ve çağdaşı sanatçılarla yaşamışlardır. Kültürün oluşmasına ironik bir yaklaşım görüyoruz. Sonsuzluk kavramı, kan

Ölmeyen Adam

  "Tercihen ölü bir adamla yolculuk etmemelidir." Wanted! William Blake Ölüler diyarı; Hades'in yeraltı ülkesidir. Şamanlar için de buna benzer bir anlam taşır. Her ölümlünün yolu oradan geçecektir. Yolculuk trende başlar. Ateş ırmağından, unutuş ırmağına ve kutsal ırmağa uzanan suların ve göklerin hakimi olduğu bu yolculukta William Blake rolünde Johnny Depp'i izliyoruz. William Blake, Dickinson Madencilik'te çalışması için bir mektup alır ve Cleveland'daki evinden uzağa, Batı Amerika'ya gitmektedir. Trende başlayan bu yolculuk oldukça gariptir. Trenden, dışarıda otlayan Bufalo sürüsüne ateş alınması, Bufalo katliamı açılışıyla bellekte iz bırakıyor. Bufalo katliamı, Amerika yerli tarihine damgasını vurmuş bir olaydır. Kızılderilileri yok etme amacıyla öldürülen hayvanlar, tarihte kara bir sayfa... Trende Blake'in karşısında oturan yüzü karalara bulanmış bir adam... Ona şöyle der :  " Dışarıya bir bak, bu sana sandalda olduğun zamanı hatı